20 yıldan
sonra kalbinin aynı şekilde burulması karnının hiç durmadan 4 gün boyunca
karıncalanmasıdır. Yemenin anlamının kalmamasıdır. Üstelik kabullenilemeyen bir
aşkın bunları yapabiliyor olması çok daha acı vericidir.
Oysaki
inanmadımdı aşka hiç. Çocukluğumdan beri. Aşklar hep ulaşılmaz şeylerdi. Zaten
en büyükleri bile birden bitiverirdi. Bu yüzden gerekleri de yoktu.
Aşkın
biyolojik bir şey olduğunu söyleyip işin içinden sıyrılmak bu kadar kolay mı ?
Söyledim ve sıyrılamıyorum. Aptalca. Bu aptallığı yaşıyorum.
20 yıl
önce sadece yürümeyeceğini düşündüğümden uzaklaşmıştım. Şimdi zaten uzak kalmak
zorundayım. Büyüdük yapılandık yuvalar kurduk çocuklar büyüttük ne işimiz var
yan yana ? Fakat sanki 20 yıldır bu anı bekliyormuş gibi ışık hızıyla
çıktım yola telefondaki sesin bana gel dediğini hissettiğim anda.
Hala
yürümeyecek bir ilişki bu. Farklı yapılar, farklı baskınlıklar, farklı
yaklaşımlar, farklı zevk algıları hepsi de çatışıp duracak. Ama ne bu kalp ne de bu
mide umursamıyor bunları. Demek ki aşkın mantıkla zerre alakası yok !!!
Sinead O'Connor' ın sesiyle dinlenen bir Rising Sun , sabahtan akşama kadar arka
arkaya tam yüz kere . . . Allahtan kulaklık denen bir alet var kimseler
duyamıyor. Her tınıda acılar artıyor. Her sözde engellere hırs
büyüyor. Her satırda kalp patlayacak hale geliyor. Bu kesinlikle
aşk işte ve ne gariptir ki tamamen imkansız değil. En büyük acıyı veren de bu
yanı.
Bütün
imkansızlıkları aşacak kadar akıllıyız ne yazık ki. En azından bir
süreliğine de olsa yaşarız bu aşkı aklımızı bir an için umursamaktan
vazgeçersek. Bunun farkında olmanın derin bir üzüntüsü var. Keşke daha aptal
olsaydık, eski aşk filmlerindeki gibi imkansız bir aşk için birbirimizi
kırabilsek hakaret edebilseydik. Bağrımıza taş basmanın bir yol olduğunu
kabullenebilseydik. Yapamayız. Büyük ihtimalle asla yapmayacağız.
Bir
arabaya atlasak, Karadeniz kıyılarından Gürcistan' a doğru uzansak, atlayıp uçağa
İspanya' da Almeria havaalanına insek seraların ve denizin arasından geçip on
dakikada ulaşabileceğimiz Termica' sın da şaraplarımızı yudumlasak . . .
Sonra ?
Yaşadığım bu biyolojik aptallığın aynısından onda da var mı bunu bile
bilmiyorum tek bildiğim beni aradığı ve bir şeyler umut ettiği, belki kendine bile itiraf
edemediği, salakça bulduğu bir şeyler olduğu. Bunu hiç bilemedim herhalde hiç
bir zaman da bilemeyeceğim.
Yıllar
sonra resimlerinden tanımakta güçlük çektiğim bir kadın. Bu o muydu acaba
dediğim. O olduğunu anladığım an irkildiğim ve kesinlikle mutsuz olduğunu düşündüğüm bir harika kadın. Bu
kadın benim için neden harika bunu da bir türlü anlatamıyorum kendime. Bu bir
çekim. Kimsede olmayan. Bunca yıldır beni çok seven insanlarda bile asla
yakalayamadığım bir çekim. Açıklanamaz, açıklanması da gerekmez.
Büyük bir hırs kapladı içimi. Ona ulaşamayacaksan başka şeylere ulaş, acını
hafiflet. Bir kaç gün içinde acımasız ve gözü kara oluverdim. Bana tek faydası
bu.
Yıllar evvel rahmetli Fikret Kızılok' un Bu Kalp Seni Unuturmu' sunu
dinlemiştim gene yüzlerce kez arka arkaya. Bir yandan bir kızın peşinde
koşmanın anlamsızlığı bir yandan da etkisinden kurtulamadığım anlamını
bilemediğim çekim gücü. Sonunda senden çok hoşlanıyorum dediğim bir an ve
reddediliş. Ama ben olsam onun yerinde bende tamam demezdim o konuşmaya. Çünkü
içinde saçma sapan bölümlerde vardı hatırladığım ama asla yazmayacağım.
Devamını getirseydim olabilirdi ama inanmadım yürüyeceğine. Dosttu iyi bir
arkadaştı ama bir sevgili olabileceği hiç bir zaman aklıma yatmamıştı. Şimdi de
daha farklı bir noktada değilim. Ama neden midemdeki karıncalar 4 gecedir
terk etmiyorlar beni ? Bilmediğim şey nedir ?
Aşk için her şeyi yak, istediğin kadar acıt canımı . . . Nothing compares
to you (Hiç bir şey seninle kıyaslanamaz ) . . . Onların
bilip te, benim bunca yıldır çözemediğim şey nedir ?
Bu bir aşk ve belki de bu aşkın bu doslukta, bir karşılığı yok. Kanım,
damarlarım, kalbim ve midem bunu ne zaman anlayacak ? Anlamalarını
istemiyorum, bu acıyı çekmeye devam etmek, bunun aslında bir karşılığı olduğunu
çözebilmek istiyorum.
Evet işte asıl istediğim , beklediğim bu . . . .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder